Abdüssamed
Vakıa 10-70
Vakıa Suresi 10-70 Ayetler
Bismillâ hirrahmâ nirrahî m.
Rahman ve Rahim Olan ALLAH'IN Adı ile
وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَ
﴾10﴿ Önde olanlar (var ya), onlar öncüdürler.
أُولَٰئِكَ الْمُقَرَّبُونَ
﴾11﴿ İşte o yaklaştırılanlar,
فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ
﴾12﴿ Nimet cennetlerindedirler.
ثُلَّةٌ مِنَ الْأَوَّلِينَ
﴾13﴿ Çoğu önceki ümmetlerden,
وَقَلِيلٌ مِنَ الْآخِرِينَ
﴾14﴿ Birazı da sonrakilerden.
عَلَىٰ سُرُرٍ مَوْضُونَةٍ
﴾15﴿ (Onlar) cevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler.
مُتَّكِئِينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِلِينَ
﴾16﴿ Karşılıklı olarak onların üzerinde yaslanırlar.
يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ
﴾17﴿ Çevrelerinde, ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dolaşırlar.
بِأَكْوَابٍ وَأَبَارِيقَ وَكَأْسٍ مِنْ مَعِينٍ
﴾18﴿ Kaynağından doldurulmuş, testiler, ibrikler ve kadehlerle.
لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنْزِفُونَ
﴾19﴿ Ondan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir.
وَفَاكِهَةٍ مِمَّا يَتَخَيَّرُونَ
﴾20﴿ Beğendikleri meyvalar,
وَلَحْمِ طَيْرٍ مِمَّا يَشْتَهُونَ
﴾21﴿ Canlarının çektiği kuş etleri,
وَحُورٌ عِينٌ
﴾22﴿ İri gözlü hûriler,
كَأَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ الْمَكْنُونِ
﴾23﴿ Saklı inciler gibi,
جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
﴾24﴿ Yaptıklarına karşılık olarak verilir.
لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا تَأْثِيمًا
﴾25﴿ Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler.
إِلَّا قِيلًا سَلَامًا سَلَامًا
﴾26﴿ Duydukları söz, yalnız "selam", "selam" dır.
وَأَصْحَابُ الْيَمِينِ مَا أَصْحَابُ الْيَمِينِ
﴾27﴿ Sağın adamları, nedir o sağın adamları!
فِي سِدْرٍ مَخْضُودٍ
﴾28﴿ Dalbastı kirazlar,
وَطَلْحٍ مَنْضُودٍ
﴾29﴿ Meyva dizili muzlar,
وَظِلٍّ مَمْدُودٍ
﴾30﴿ Uzamış gölgeler,
وَمَاءٍ مَسْكُوبٍ
﴾31﴿ Fışkıran sular.
وَفَاكِهَةٍ كَثِيرَةٍ
﴾32﴿ Pek çok meyva arasında,
لَا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍ
﴾33﴿ Tükenmeyen ve yasaklanmayan
وَفُرُشٍ مَرْفُوعَةٍ
﴾34﴿ Ve yükseltilmiş döşekler üstündedirler.
إِنَّا أَنْشَأْنَاهُنَّ إِنْشَاءً
﴾35﴿ Biz kadınları yeniden inşa ettik (yarattık).
فَجَعَلْنَاهُنَّ أَبْكَارًا
﴾36﴿ Onları bâkireler yaptık.
عُرُبًا أَتْرَابًا
﴾37﴿ Hep yaşıt sevgililer,
لِأَصْحَابِ الْيَمِينِ
﴾38﴿ Sağın adamları içindir.
ثُلَّةٌ مِنَ الْأَوَّلِينَ
﴾39﴿ Bir çoğu öncekilerdendir.
وَثُلَّةٌ مِنَ الْآخِرِينَ
﴾40﴿ Bir çoğu da sonrakilerdendir.
وَأَ صْحَابُ الشِّمَالِ مَا أَصْحَابُ الشِّمَالِ
﴾41﴿ Ashab-ı şimal ki ne ashab-ı şimal! Ne bedbahttır onlar!
فِي سَمُومٍ وَحَمِيمٍ
﴾40﴿ İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar şu içinde,
وَظِلٍّ مِنْ يَحْمُومٍ
﴾43﴿ Kapkara dumandan bir gölge altındadırlar.
لَا بَارِدٍ وَلَا كَرِيمٍ
﴾44﴿ Ki ne serindir, ne de faydalı.
إِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذَٰلِكَ مُتْرَفِينَ
﴾45﴿ Çünkü onlar bundan önce varlık içinde sefâhete dalmışlardı.
وَكَانُوا يُصِرُّونَ عَلَى الْحِنْثِ الْعَظِيمِ
﴾46﴿ Büyük günahı işlemekte ısrar ediyorlardı.
وَكَانُوا يَقُولُونَ أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ
﴾47﴿ Ve diyorlardı ki: "Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra, biz mi bir daha diriltileceğiz?"
أَوَآبَاؤُنَا الْأَوَّلُونَ
﴾48﴿ "Önceki atalarımızda mı?"
قُلْ إِنَّ الْأَوَّلِينَ وَالْآخِرِينَ
﴾49﴿ De ki: "Öncekiler ve sonrakiler"
لَمَجْمُوعُونَ إِلَىٰ مِيقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ
﴾50﴿ "Belli bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır."
ثُمَّ إِنَّكُمْ أَيُّهَا الضَّالُّونَ الْمُكَذِّبُونَ
﴾51﴿ Sonra siz, ey sapık yalanlayıcılar!
لَآكِلُونَ مِنْ شَجَرٍ مِنْ زَقُّومٍ
﴾52﴿ Elbette bir ağaçtan, zakkum ağacından yiyeceksiniz.
فَمَالِئُونَ مِنْهَا الْبُطُونَ
﴾53﴿ Karınlarınızı hep onunla dolduracaksınız.
فَشَارِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ الْحَمِيمِ
﴾54﴿ Üstüne de kaynar su içeceksiniz.
فَشَارِبُونَ شُرْبَ الْهِيمِ
﴾55﴿ Susuzluk illetine tutulmuş develerin içişi gibi içeceksiniz.
هَٰذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ الدِّينِ
﴾56﴿ İşte ceza gününde onlara sunulacak ziyafet budur.
نَحْنُ خَلَقْنَاكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ
﴾57﴿ Biz sizi yarattık; tasdik etmeniz gerekmez mi?
أَفَرَأَيْتُمْ مَا تُمْنُونَ
﴾58﴿ Attığınız meniyi gördünüz mü?
أَأَنْتُمْ تَخْلُقُونَهُ أَمْ نَحْنُ الْخَالِقُونَ
﴾59﴿ Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa yaratan biz miyiz?
نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ الْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ
﴾60﴿ Aranızda ölümü takdir eden biziz ve bizim önümüze geçilmez.
عَلَىٰ أَنْ نُبَدِّلَ أَمْثَالَكُمْ وَنُنْشِئَكُمْ فِي مَا لَا تَعْلَمُونَ
﴾61﴿ Böylece sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi bilmediğiniz bir yaratılışta tekrar var edelim diye (böyle yapıyoruz).
وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ النَّشْأَةَ الْأُولَىٰ فَلَوْلَا تَذَكَّرُونَ
﴾62﴿ Andolsun, ilk yaratılışı bildiniz. Düşünüp ibret almanız gerekmez mi?
أَفَرَأَيْتُمْ مَا تَحْرُثُونَ
﴾63﴿ Ektiğinizi gördünüz mü?
أَأَنْتُمْ تَزْرَعُونَهُ أَمْ نَحْنُ الزَّارِعُونَ
﴾64﴿ Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?
لَوْ نَشَاءُ لَجَعَلْنَاهُ حُطَامًا فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ
﴾65﴿ Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık. Hayret eder dururdunuz.
إِنَّا لَمُغْرَمُونَ
﴾66﴿ "Doğrusu borç altına girdik."
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ
﴾67﴿ "Doğrusu, biz yoksul bırakıldık" (derdiniz).
أَفَرَأَيْتُمُ الْمَاءَ الَّذِي تَشْرَبُونَ
﴾68﴿ İçtiğiniz suya baktınız mı?
أَأَنْتُمْ أَنْزَلْتُمُوهُ مِنَ الْمُزْنِ أَمْ نَحْنُ الْمُنْزِلُونَ
﴾69﴿ Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?
لَوْ نَشَاءُ جَعَلْنَاهُ أُجَاجًا فَلَوْلَا تَشْكُرُونَ
﴾70﴿ Dileseydik onu tuzlu yapardık. O halde şükretseniz ya!
Allah Rasulü Hazret-i Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki :
Resülullah aleyhissalatu vesselam'a: "En efdal insan kimdir?" diye sorulmuştu. "Kalbi mahmüm (pak), dili doğru sözlü olan herkes" buyurdular. Ashab: "Doğru sözlülüğün ne demek olduğunu biliyoruz. Mahmümu'l-kalb ne demektir?" diye sordu.
"(Mahmüm kalb), Allah'tan korkan tertemiz kalptir, içinde günah yoktur, zulüm yoktur, kin yoktur, hased yoktur" buyurdular."
** Dinleyemiyorsanız veya download linki çalışmıyorsa lüften bildirin **
Sayfa Güncelleme tarih ve saati 22 Nisan 2010 11:09
Güncelleme Notu: Ses dosyası ve İndirme ( Download) linki çalışıyor.